Haziran ayında 10 kitap okuyarak rekor kırmış olsam da temmuz ayı benim için verimsiz geçti. 1-2 defa tatile gittik, yolculuk falan derken okuyamadım. Ek olarak da uzun süreli yatılı misafirimiz vardı, yatılı misafir olunca da maalesef istediğiniz gibi kitap okuyamıyorsunuz.
Bir de şunu eklemek isterim: Geçen ay okuduğum bir kitabı listeye eklemeyi unutmuşum, yani geçen ay aslında 11 kitap okumuşum 😊. Bir daha bu sayıya ulaşabilir miyim, bilinmez. Listemde 8 kitap olsa da aslında 7 kitap okudum yani, bizde yalan yok. Ayyyy, kendimi nasıl da savunuyorum, görüyor musunuz?
Neyse daha fazla uzatmadan temmuz ayında okuduğum kitaplardan bahsedeyim artık.
- Jack Canfield – A 3rd Serving of Chicken Soup for the Soul: 101 More Stories To Open the Heart and Rekindle the Spirit: Kobo e-reader üzerinden okuduğum bir Tavuk Suyuna Çorba kitabı. Haftada 1-2 hikaye okuyarak uzun bir sürede okudum bu kitabı. Azıcık bana motivasyon sağlasın, ruhumu yükseltsin diye. Tavuk Suyuna Çorba kitaplarını bu sebeple başarılı buluyorum, içerisindeki öyküler insanı düşünmeye sevk eden, hoş öyküler. İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine de tavsiye ederim. Bu seriyi genel olarak öneriyorum.
- Didem Duygu Demir – Kore’deki Çatı Katımdan Sesleniyorum: “Ehhhhh” kitaplardan biri bu. Gençlik edebiyatı artık büyük ihtimalle genç olmadığımdan artık beni eskisi kadar sarmamaya başladı. Cümlelerin ve hikaye örgüsünün basitliği beni doyurmuyor, ne yalan söyleyeyim. Çerez olarak okuyabileceğiniz, fakat okumasanız da size hiçbir şey kaybettirmeyecek bir roman. Kore kültürünün Türkiye’de uçuşa geçmesi sebebiyle yazılmış, Kore hayranlarının beğeneceği bir kitap. Okumasanız da olur.
- Megan Miranda – Kayıp Kızlar: Ters kronoloji ile yazılmış olması dışında aslında çok da bir numarası olmayan bir kitaptı bu da (son zamanlarda kitaplara çok acımasızca davranıyormuşum gibi gelmeye başladı, ama napayım, hissettiklerimi yazıyorum). Olayların geriye akması yer yer kafa karıştırıcıydı benim için. Yazar karakterleri oluşturmada da yetersiz kalmış bana göre. Karakterlerin derinliği yok maalesef. Hikaye, 1. Tekil şahıs ağzından anlatılıyor, fakat hikayede çok fazla boşluklar mevcut. Evet, ne olacağını biraz merak ediyorsunuz, ama yine de gerçeği öğrenmek sizi çok da şaşırtmıyor. Ağzınız açık kalmıyor yani. Bilmiyorum, belki çok fazla gerilim kitabı okuduğumdan, bu kitap da beni doyurmadı…
- Don DeLillo – Beyaz Gürültü: Bu ay en sevdiğim kitaba geldi sanırım sıra. İçerisinde bol bol toplum eleştirisi barındıran ve sizi düşünmeye iten kitaplardan hoşlanıyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız. Hem içerisindeki olay örgüsü, hem de yazım tarzıyla çok beğendim Beyaz Gürültü’yü. Misafirimizin gelmesi bu kitabı okuduğum dönemlere denk geliyor, bu sebeple kitabı okumam baya bir uzun sürdü. Daha kısa zamanda ve bu kadar ara vermeden okuyabilseydim, çok daha fazla beğenirdim diye düşünüyorum. 1-2 yıl sonra bir daha geri dönebilirim belki bu kitaba.
- William Shakespeare – Fırtına: Shakespeare anlatmaya gerek yok sanırım. Bu hikaye fantastik bir tiyatro oyunu. Tiyatro okumayı pek sevmiyorum, sırf Shakespeare diye okudum. Bir de “Koleksiyoncu” isimli kitapta bu kitaba çok atıfta bulunulduğunu bildiğim için okudum. Hikaye güzel, fakat tiyatro tarzında yazılmasaydı, çok daha fazla beğenebilirdim.
- John Fowles – Koleksiyoncu: Kitap kulübümüzün temmuz ayındaki kitabıydı bu kitap. Yazarın ilk kitabıymış. Kelebek koleksiyonculuğu yapan bir adamın, Miranda isimli bir kızı kaçırarak hapsetmesini okuyoruz. İlk bölümü kaçıran kişi Fred anlatırken, 2. Bölümde Miranda’yı dinliyoruz. Kitapta sınıf ayrımı, karakterler arasındaki güç dengeleri, sanat gibi temalar var. Oldukça ilginç bir romandı. Ölmeden önce okunacak kitaplar listesinde de yer alıyor kendileri. Tavsiye edilir.
- Debbie Macomber – Susan Mallery – Christina Skye – The Knitting Diaries: The Twenty-First Wish-Coming Unraveled-Return to Summer Island: Bu kitabı da Kobo üzerinden okudum. 3 farklı yazarın örgü örme ve aşk temalı hikayelerinden oluşuyor. Mutlu sonla biten aşk hikayeleri okumak istiyorsanız önerebileceğim bir kitap, hakkında söylenecek çok da fazla bir söz yok. Fakat maalesef kitabın Türkçesi yok, bu sebeple okumak isterseniz İngilizce okumanız gerekecek.
- Jill Alexander Essbaum – Ev Hanımı: Çok büyük beklentilerle satın alsam da, aradığımı bulamadığım bir kitap oldu bu da. Gerilim romanı beklerken, kocasını aldatan bir kadını okudum sadece. Kocasını aldatan karakterimiz iki dil arasında sıkışıp kaldığı gibi, 2 farklı erkekle de kocasını aldatmaktadır, üstelik bu ilk de değildir. Bir yandan da psikanaliste gider. Biz de hem şimdiki aldatmasını, hem geçmişteki aldatmasını, hem psikanalist ile olan konuşmalarını, hem geçmişteki aldatmasını, hem de şu an kocasıyla olan ilişkisini okuruz. Okurken sıkıldım, okumasam da olurdu dediklerim arasında yerini aldı.
Benim temmuz ayında okuduğum kitaplar bu şekildeydi. Siz neler okudunuz? Bu kitaplardan okuduklarınız var mı? Varsa yorumlarda benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.
Sevgiler.
Haziran ayında okuduğum kitaplar için buraya tıklayabilirsiniz.